TARİHTEN BİR YAPRAK: GALATASARAY ADASI

19 Eylül 1956 tarihli Milliyet gazetesinde resmin altında şöyle bir haber var:

Kuruçeşme'deki Kömür deposu kaldırılmış, böylece de İstanbul, çirkin bir maskenin kapadığı güzelliğini daha yeniden kazanmıştır. Son olarak, metruk bir halde bulunan depo yıktırılmış ve Kuruçeşme'nin karşısındaki adacık tamamen temizlenmiştir. Belediye, burada bir gazino inşa ettirmek tasavvurundadır. Bu husus için gereken hazırlıklara yakında başlanacaktır.

 


“Yukarıdaki resim, yarının en güzel eğlence yerlerinden biri olacak Kuruçeşme adacığının temizlenmiş halini göstermektedir.”

Benim gibi çocukluğu orada geçmiş, spora orada başlamış kişilerin büyük bir özlemle hatırladığı Galatasaray Adasının ilginç bir tarihi geçmişi var.

Ada 1872 yılında Sultan Abdülaziz tarafından devrin ünlü mimarı Sarkis Balyan’a yaptığı hizmetler karşılığında verilmiş ve bir süre “Sarkis Bey Adacığı” olarak anılmıştı. Mimar bir aileden gelen Sarkis, babası, ağabeyi ve kardeşi ile birlikte Beylerbeyi Sarayı, Çırağan Sarayı, Akaretlerdeki Sıra Evler, İTÜ Taşkışla binası, Galatasaray Lisesi Binası gibi birçok eserin mimarıdır. Adada bir süre ünlü ressam Ayvazovski’nin de ikamet ettiği söylenir. 1914’lerden sonra Sarkis Bey’in köşkü yıkılmış, ada kömür deposu haline gelmiş ve 1957 yılında kadar şehir hatları vapurlarına yakıt sağlayan bir iskele olarak kullanılmıştır.

Denizciliğe çok meraklı olan Sultan Abdülaziz Osmanlı Tarihinde deniz fenerlerini ilk yaptıran padişah olarak da anılmaktadır.

 


Resim: Sarkis Bey Adacığı.

Denizcilik Şubesinin Bebek’ten yıllar sonra ayrılıp Kuruçeşme’ye Galatasaray Adasına taşınması o günlerde gazetede şöyle anlatılmıştır:

21 Nisan 1957 Akşam Gazetesi;

“K. Çeşme adasına G. Saray flâması çekildi

Dün, kulüp reisi Sadık Giz’in başkanlığındaki bir heyet adayı sembolik bir şekilde teslim aldı ve sarı-kırmızılı flâmayı dikti.

Senelerden beri Boğaziçi’nin en güzel ve şirin bir yerinde kapkara bir kömür deposu olmak bedbahtlığına uğrayan Kuruçeşme’deki ve Boğaz üzerindeki yegâne adayı teşkil eden toprak parçasının cumartesi günü yüz elli bin lira karşılığında Galatasaray Kulübü tarafından satın alındığını dün bu sütunlarda etrafıyla okuyucularımıza anlatmıştık.

İşte, sarı-kırmızılılar kısa zamanda modern bir site haline getirilecek olan ve kulüp reisleri Sadık Giz tarafından Galatasaray Adası adı verilen bu unutulmuş adaya dün öğleden sonra kulüp flâmalarını diktiler.

Dün saat 15.00’de Bebek’teki eski denizcilik lokalinde toplanan, kulüp reisi Sadık Giz, umumî kâtibi Necdet Çobanlı, murakıbı Şehri Namık, denizcilik lokali idare heyetinden Fethi Kayalı ve Kemâl Onar’la Arnavutköy’deki Galatasaraylı genç yüzücülerden müteşekkil sarı-kırmızılı grup, buradan iki motorla adaya hareket etmiştir. Adaya çıkıldıktan sonra, kulübün flâması en yüksek babaya asılmış ve ada gezilmiştir. Bundan sonra toplantı yasağı olduğundan fazla bir şey yapılmadan geri dönülmüştür.”

Adanın alınmasının hikayesini 22 Şubat 2012 tarihinde kaybettiğimiz Divan Üyemiz ve FIFA’ya üye olan ilk Türk spor adamımız olan Necdet Çobanlı “Bölük Pörçük” adını taşıyan kitabında detaylı olarak anlatmıştır.

 


Resim: Galatasaray Adası kömür deposu halinde. Resim 18 Eylül 1956 tarihinde Kuruçeşme sırtlarından Gazeteci Rüçhan Ünver tarafından çekilmiş.

Kürek Şubesinin Duayenlerinden olan Kemal Onar ağabeyimiz de “Hatırladıklarımdan” adlı kitabında adanın alınma sürecini çok detaylı olarak anlatır.

O yıllarda adadaki üyeler ve sporcular çok uyumlu bir yaşam sürmekteydi. Galatasaray’ın futbol, basketbol, voleybol şubelerinin ünlü sporcuları günlerini adada geçirirdi. Beykoz veya Kartal’da yapılan kürek yarışların takımla birlikte gelir, adanın havuzunda yapılan yüzme ve sutopu müsabakalarında sporcularımızı yalnız bırakmazlardı.

Bazı günler kürek takımı ile sutopu takımı kuralsız, kaidesiz ama çok iddialı maçlar yapar, seyredenlere eğlenceli dakikalar yaşatırlardı. 

Havuz o zamanlar kapatılmamıştı, denize açıktı ve içi özellikle akşamüstleri güneş batarken balık kaynardı. Kürekçilerin attıkları büyük bir çökertme ağ ile istavrit, çinakop gibi boğaz balıkları yakalanır, kayıkhanenin önünde bütün ada halkına ziyafeti çekilirdi.

Kürekçilerin boğaz kıyılarından topladıkları midyeler kayıkhanenin iskelesinde ayıklanır, Cahit Ustanın güvecinde unutulmaz bir lezzet haline gelirdi.

Deniz sporlarının gelişmesinde ada üyelerinin çok büyük katkısı vardı. Önce sporcu bulmakta hiç zorlanmazdık, tam tersi birçok zaman kürek şubesinin gelen sporculara yetecek kadar teknesi olmadığından şikayet edilirdi. Adanın sosyal hayattaki değeri, gençlerin kendiliğinde spora gelmesini sağlamaktaydı. Adaya girebilmek bir şerefti…

Galatasaray Adası, kürek kayıkhanesi, yüzme ve sutopu havuzu, yüzme okulu ile tam teşekküllü bir deniz sporları tesisi olmuştu. Eski tramplen şampiyonumuz Mahir Canbakan ara sıra tramplene çıkar birkaç gösteri atlayışı yapardı.

60’lı yılların ikinci yarısında Kalamış tesisleri açılınca önce adada yer bulamayan yelken faaliyete geçti, sonra da yüzme ve sutopu takımı adadan ayrıldılar.

Kürek Kayıkhanesinin önündeki alanda gün boyunca Yüzme Okulu çalıştığından kürekçiler ancak sabah çok erken saatte antrenman yapıp sonra alanı temizleyip boşaltmak zorunda kalıyordu. Akşam üstü de ancak Yüzme Okulu dağıldıktan sonra kayıkhaneye giriş mümkündü.

Boğazda artan motor ve gemi trafiğinin yarattığı dalgalar yüzünden kürek çekmek giderek zorlaşıyordu ancak kürekçilerin hayatını asıl zorlaştıran, yönetimde kayıkhanenin işgal ettiği alandan para kazanmak isteyen kişilerin baskısıydı. Sonunda para galip geldi. Spor tesisi ve sosyal lokal olarak hayata geçirilen Kuruçeşme Kömür Adası sonunda son spor aktivitesini de adadan uzaklaştırıyordu.  

Böylece Bebek Kayıkhanesinde 27 yıl geçirmiş olan Kürek Şubesi Galatasaray adasındaki kayıkhanesini de 36 yıl sonra 1993 yılında terk etmek zorunda kaldı.

 


Resim: 1993. Kayıkhanenin son resmi

 


Resim: Çadır bezleri ile bir gecede Oyun Salonu olan kayıkhanemiz

 


Resim: Kayıkhanede oyun oynamanın zevkini çıkartan (!) üyeler…

Resimler: Adadaki kayıkhanenin teknelerle son resmi ve tekneler çıkar çıkmaz aceleyle çadır bezleriyle örtülerek oyun salonu haline getirilen mekan. İlginçtir, ne kürek şubesine yakın olan hatta çocukları kürek çeken üyelerden ne de yönetimden bu konuda hiç ses çıkmadığı gibi, Alibeyköy’de girilmesi yasak olan bir bölgede yerlere saçılmış duran tekneler kimseyi etkilemedi.