KOLBE EFSANESİDünyanın en başarılı Tek Çifte kürekçilerinden biri olarak hatırlanan 2 Ağustos 1953 Hamburg doğumlu Alman Peter-Michael Kolbe 8 Aralık 2023 Cuma günü Lübeck'te son yıllarını geçirdiği b...
1896
yılında Atina’da başlayan Modern Olimpiyat Oyunları amaçlandığı gibi spor
müsabakaları gösterisi gibi olmadı, spor branşlarındaki kurallar daha tam
oturmamıştı. 1900 Paris, 1904 St. Louis ve 1908 Londra Olimpiyatları spor
şenliği yerine bir panayır havasında geçti, tanıtım ve iletişim açısından
organizasyon çok zayıftı.
1912
Stockholm Olimpiyatında ilk defa tanıtım posterleri hazırlandı, müsabakalara
daha önem verilerek elektronik zaman ölçümleri ve foto finiş teknikleri
kullanıldı.
1924 Paris
Olimpiyat Oyunlarını 1000 gazeteci izledi. Dünya, gazeteler ve dergiler
sayesinde gecikmeli dahi olsa oyunlarda olup bitenlerden haberdar oldu.
1932 Los Angeles Olimpiyatında NBC radyosunun geç saatte yayınlanan
kısa akşam haberlerinde günün olaylarını özetlerken olimpiyat oyunlarından da
bahsedildi. Bu olimpiyat tarihindeki ilk radyo yayını oldu. O tarihte
organizatörler bu tip yayınların bilet satışlarını kötü yönde etkilemesinden
endişe duydukları için medyanın işe karışmasına pek sıcak bakmıyorlardı.
1936 Berlin
Olimpiyatında ilk televizyon yayını yapıldı. 175 müsabaka ile ilgili toplam 138
saatlik görüntü oluşturuldu. Televizyon yayını, o günkü teknik olanaklarla
ancak Berlin merkezine 15 km uzaklık içinde bulunan çeşitli izleme noktalarına
dağıtılıyordu, “izleme noktaları”ndan kasıt sadece kayıtlı birahanelerdi. Bu
sayede kapalı devre televizyon yayını olarak da adlandırılabilecek olan yayını
seyredenler de sayılabildi. Dolayısıyla
tarihte ilk ve tek olarak seyirci sayısı tam olarak belirlenen bir reyting
neticesi elde edildi. Yayınları tam o günlerde Berlin yakınında olma şansını
yakalayan 162.228 kişi seyretmişti.
Alman ulusal yayın kuruluşu
etkinlikleri kaydetmek için üç adet kamera kullanmıştı. Kameraların her biri
200 kilo ağırlığındaydı. Objektiflerdeki lenslerin değişmesi için dört kişi
gerekiyordu. Sadece yeterli güneş ışığı olduğu zaman çekim yapılıyordu,
kameraların biri canlı yayın yaparken diğer ikisi görüntüyü 65 saniye
gecikmeyle aktarabiliyordu. Görüntüler çok net olmadığı için canlı yayın
yapılması medyada ve halk arasında pek heyecan uyandırmamıştı.
Araya II. Dünya Harbi girince bir
sonraki olimpiyat ancak 12 yıl sonra 1948’de Londra’da gerçekleşti. 1948 Londra Olimpiyatı ilk olarak televizyondan
naklen yayınlandı. O tarihte İngiltere’de 80.000 TV olduğu tahmin ediliyordu. Londra’nın
80 km çevresinde oturanlar evlerinde olimpiyatları izleyebildiler. Bu sınırlı
kapsama alanına rağmen Londra Olimpiyatlarını televizyondan günde 500.000 kişinin
izlediği tahmin ediliyor. Harp sonrası yokluk zamanları olmasına rağmen
oyunlara rekor sayıda ülke ve sporcu katılmıştı.
BBC, oyunların yayın hakkı olarak
Londra Organizasyon Komitesine 1000 Gine (1 Gine = 1 Pound + 1 Şilin) değerinde
bir çek verdi, ancak oyunların sonunda bilet satışından gelen para tatmin edici
olunca Organizasyon Komitesi çeki bozdurmadı ama oyunların yayın hakkını almak
için para ödemek gerektiği böylece anlaşılmış oldu.
1952 Helsinki ve 1956 Melbourn Olimpiyatların medya kuruluşlarının yayın
hakkı ödeme konusunda büyük itirazlarına sahne oldu.
Helsinkiden uluslararası tv yayını
yapılamadı.
Arada geçen dört yıl içinde Melbourne
için münakaşalar devam etti. Olimpiyat Oyunlarındaki spor müsabakalarının bir
“haber” olduğu ve bunu yayınlamak için para talep edilmesinin hür yayıncılık
ilkelerine aykırı olduğu iddia edildi. Örnek olarak gazetelerin, dergilerin
serbestçe, hiçbir ücret ödemeden yayın yaparken neden televizyonun para ödemesi
gerektiği sorgulandı. NBC olayı mahkemeye kadar taşıdı. Bütün bu itirazlara
rağmen Melbourne Olimpiyat Komitesi yayın hakkını yeni kurulmuş olan İngiliz
Associated Rediffusion’a 25.000 Sterlin karşılığında sattı. Bu ajans da Amerika
için yayın hakkını her gece yayınlanacak olan özel bir programla seyircilere
ulaştıracak olan Westinghouse şirketine 500.000 dolar karşılığında devretti.
Bütün bunlar olurken tehditler ve politik baskılar sonucu Melbourne Komitesi
geri adım atarak Rediffusion ile yaptıkları anlaşmayı iptal ettiler. Çeşitli alternatifler tartışılırken
Olimpiyatlar yapıldı, bitti ve neticede Melbourne Olimpiyatları hiçbir
uluslararası televizyonda yayınlanmadı.
Ancak önemli bir kavram artık red
edilemeyecek şekilde anlaşılmıştı; spor müsabakaları ve olimpiyatların yayın
hakları bundan böyle ücretsiz olmayacaktı.
1956 yılında Melbourne Yaz
Oyunlarından kısa bir süre önce İtalya-Cortina’da yapılan Kış Oyunları TV’de
yayınlandı. Böylece 1956 Cortina naklen yayınlanan ilk kış olimpiyatı oldu. İlk
yayın acemiliklerle doluydu. Olimpiyat Meşalesini en son taşıyan Guido Caroli
buz pistinin üzerindeki TV kablolarına takılarak düştü ve meşale söndü, bir
rivayete göre seyircilerden biri yetişerek bir kibrit çaktı ve meşale sönmeden
yerden kaldırıldı.
IOC Başkanı Avery Brundage, TV’nin
naklen yayın yapmasının ne anlama geldiğini pek anlayamamıştı. 1956 yılı IOC
Yönetim Kurulu toplantısında şanssız bir açıklama yaparak “Olimpiyat hareketi
60 yıldır TV olmadan gayet iyi durumdaydı, gelecek 60 yılda da televizyon
olmadan iyi olmaya devam edecektir” dedi.
1960 Roma
Olimpiyatı, televizyon aracılığı ile canlı olarak izlenen ilk olimpiyat oldu.
Avrupa çapında 18 ülkede takip edildi. Yayınlar video aletleri sayesinde kaydedildi.
1960 Roma Olimpiyatında ilk defa
olimpiyatların yayın hakları satıldı ve ABD'li CBS kanalı bunun için 394.000
dolar, Avrupa Yayın Birliği (EBU) ise 660.000 dolar ödedi. Soğuk Savaş
ortamında olimpiyatların televizyon yayınları ve her olimpiyatta bu yayınlara
artan ilgi birçok ülke tarafından siyasi propaganda amacıyla da kullanıldı.
Olimpiyatların televizyonda yayınlanması, yayın gelirleri yanında reklam
gelirlerinin ve daha çok izleyiciye ulaşılması sayesinde toplam gelirin
artmasını sağladı
Aynı yıl 1960 Kış Olimpiyatı
Amerika’da Tahoe Gölü kıyısındaki Squaw Vadisinde yapıldı, Olimpiyatlara karşı
özel merakı olan Walt Disney’in baskısı ile CBS yayın hakkını satın aldı ama
çok düzensiz ve hevessiz bir yayın politikası izlendi.
1964 Tokyo
Olimpiyatında ilk kez Syncom3 Sateliti sayesinde kıtalar arası televizyon
yayını gerçekleşti. Amerika hala olimpiyatlara ilgi göstermiyordu.
1972 Münih
Olimpiyatı için ABC 7.5 milyon dolara Amerika yayın haklarını aldı ama ilgi çok
azdı. Sonra aniden İsrail’li sporculara yönelik terör hareketi yaşandı ve
Amerika’da yayınlar izlenme rekoru kırdı. Bunu reklam satışlarındaki patlama
izledi. Münih’te 8 İsraillinin katledilmesi Amerikalıları ekran başına
kitlemişti.
1976 Montreal Olimpiyatı için ABC, dört sene önce Münih’te
verdiği teklifi üçe katlayarak 25 milyon dolar teklif etti. ABC, işin özünü
kavramıştı. Aynı yıl 1976 Innsbruck Kış Olimpiyatı için 10 milyon dolar ödedi
ve bir milyon dolar kar etti.
1980 Moskova
Olimpiyatı için Rus Organizatörler Amerikalı yayıncılardan (biraz alay edermiş
gibi) 210 milyon dolar talep ettiler. Olimpiyatların başlamasına 7 ay kala
Rusya Afganistan’ı işgal edince Amerika Başkanı Carter Olimpiyatları boykot etti.
NBC ödediği beldin bir kısmını sigorta şirketleri aracılığı ile geri aldı ama
gene de 30 milyon dolar zarar ett.
Moskova Olimpiyatına batılı ülkelerin
katılmamasına rağmen 20 televizyon kanalı oyunları naklen verdi. Bu sayı
Montreal’de 16, Münih’te 12 ve Mexico’da 7 idi. Açılış merasimi sırasında
Salyut 6 Uzay aracı personeli canlı yayına katıldı ve uzaydan başarılar diledi.
Bundan sonra hızla gelişen
teknolojinin yardımı ile inanılmaz rakamlar konuşulmaya başlandı ama olimpiyatlar
düzenleyen ülkeye mali külfet getirmeye devam etti. Organizasyonu yapan ülkenin
en büyük kazancı, ülkenin daha sonraki spor tarihinde önemli yer tutacak olan
olimpik tesisler oldu.
Maliyetlerin ürkütücü boyutlara
ulaşması yüzünden 1984 Olimpiyatını organize etmek için Tahran ve Los
Angeles’ten başka kimse aday olmamıştı. Daha sonra Tahran sadece çekilmekle
kalmadı, Amerika’da yapılan olimpiyatı doğu bloku ülkeleri ile birlikte
protesto ederek katılmadı.
1984 Los Angeles Olimpiyat Oyunları ilk kez özel sektör
tarafından finanse edildi. Bunlardan
biri olan Coca Cola, oyunlar boyunca 21 milyon içecek sattı. Levi Strauss
Amerikan Milli takımlarını giydirerek ülke çapında büyük sempati topladı,
McDonald’s çok etkili reklam kampanyaları yürüttü, gene de 719 milyon dolar
gibi mütevazi sayılabilecek bir bütçe ile yönetilmeye çalışılan 23. Yaz
oyunları zararla kapandı.
1988 Seul
Yaz Olimpiyatları'nda televizyon yayın gelirleri olimpiyatlardan üç yıl önce
140 ülkeden 227 yayın kuruluşuna satıldı ve 407 milyon dolar gelir sağlandı.
The Oxford Olympics Study araştırmasının raporuna göre Seul Olimpiyatının kaça
mal olduğu hakkında net bir bilgi elde edilemedi.
1992 Barselona Olimpiyatlarının bütçesinin 9.7 milyar dolar olduğu açıklandı. Bu rakam, planlanan
bütçenin %266 fazlasıydı. Yüksek bütçe karşılığında yıllardır ilk kez
boykotlarla lekelenmeyen bir olimpiyat, 169 ülkeden 9356 sporcunun katılımı ile
düzenlendi.
Resim: Son altı olimpiyatın maliyeti,
ve bütçeyi ne kadar aştığının grafiği
1996 Atlanta
Olimpiyatı 4.14 milyar dolara mal oldu. Bu rakam hesaplanan bütçenin %151
fazlası idi.
2000 Sydney
Olimpiyatının açılış merasimi Sydney Olimpiyat Stadyumunda 110.000 kişinin
takip ettiği ve dünyada televizyondan 3.7 milyar kişinin izlediği bir merasimle
yapıldı.
2004 Atina
Olimpiyatı tarihte ilk kez internet üzerinden naklen yayınlandı.
2008 Pekin
Olimpiyatı ilk olarak HD (High Definition) olarak yüksek çözünürlükte dünyaya
yayınlandı.
2012 Oyunlarına
hazırlanan Londra şehri ulaşım sorununu da çözerek müsabakalar boyunca
Olimpiyat Parkına saatte 25.000 kişiyi taşıyabilecek bir seviyeye ulaştı. Ulaşımda en büyük ilgiyi Olimpic Javelin adı
verilen hızlı tren gördü.
Londra Olimpiyatına Acer, Atos, Coca-Cola, Dow, General Electric,
McDonald’s, Omega SA, Panasonic, Procter & Gamble, Samsung ve VISA sponsor
oldular ve IOC bu firmalardan 1.4 milyar Sterlin destek aldı.
Olimpiyat
Logosu birçok kişi ve kurum tarafından anlaşılmaz bulunarak tenkit edilmişti,
Logo için tasarımcılara 400.000 Sterlin ödenmişti.
2012 Olimpiyat Oyunları, bütçesini
%289 aşan Londra’ya 14.96 milyar dolara mal olurken elde edilen toplam gelir
ancak 4 milyar dolar oldu.
2016 için hazırlanan ve bundan ders
alan Rio, bütçesini aşmamak için çok çaba harcamasına rağmen gene de %51 aşarak
olimpiyatı 4.58 milyar dolara düzenledi.
Gelirler beklenenin çok altında oldu. Rio’da en çok ilgi çekmesi
beklenen müsabakalarda dahi tribünlerin yarısı boş kaldı. Biletlerin fiyatları
tenkit edildi ancak öğrencilere bedava verilmek üzere hazırlanan 280.000
biletin yarısının da kullanılmadığı da üzerinde düşünülmesi gereken başka bir
gerçek olarak karşımıza çıktı.
Naklen yayın hakları konusunda birçok
ülkede kaos yaşandı. Türkiye de bunlardan biriydi. 31. Yaz Oyunlarının
başlamasına iki gün kala hakları elinde tutan Saran Medya Gurubu 3 milyon
liraya TRT’ye devretti. Müsabakaları canlı olarak izleyen kişi sayısı aradaki zaman farkından dolayı çok az oldu, beklenen reklam gelirleri elde edilemedi.
Tüm dünyada maliyetlerin artması, buna
karşılık izlenme oranı ile birlikte gelirlerin düşmesi sonunda IOC yeni
projeler araştırmaya başladı.
2016 RİO'DAN SONRA ÇÖZÜM ARAYIŞI
1988 Seul Olimpiyatında Alman Sekiz
Tek ekibinde Altın Madalya kazanmış, altı kez Almanya Şampiyonu olan eski
kürekçi, İşletme Ekonomisi Profesörü ve Spor Ekonomisti Wolfgang Manning, Rio
Olimpiyatları sırasında yapılan sempozyuma katıldı. Sempozyum, olimpiyatların
gelecekte nasıl finanse edilebilecekleri konusundaydı. Wolfgang, 1995-2001
arasında Alman Kürek Federasyonu Başkanlığı yapmış, 2000 yılında da Olimpiyat Onur
ödülünü almıştı. Konu hakkında derin bilgi ve tecrübesi vardı. Wolfgang, yakın
gelecekte olimpiyat organize etmek isteyen ülkeler için radikal mali kararlar
alınması gerektiğini savundu.
Resim: Wolfgang Manning
Bu gerçekleşmezse gelecekte olimpiyat
yapmak isteyen şehir bulmakta güçlük yaşanacağı biliniyor. Yakın geçmişte
Hamburg şehrinin halk oylaması ile adaylıkta çekilmesi buna bir örnek olarak
görülüyor.
Rio Olimpiyatlarının mali yükünün
%57’sinin özel yatırımcılar tarafından üstleneceği öngörülmüştü ama gerçek öyle
olmadı, olimpiyat masraflarının %67’si vergi mükelleflerinin cebinden çıktı.
Mannig, bu sistemin değiştirilmesi ve
kentlerin Olimpiyat organizasyonuna özendirilebilmesi için Komite'nin bu kadar
talepçi olmayıp yerel organizasyon komitelerine yaptığı yardımı arttırması
gerektiğini söylüyor. Wolfgang Männig, “Artık Uluslararası Olimpiyat
Komitesi'nin ‘ihtiyacınız olan 20 bin kişilik olimpiyat stadının masrafını
üstleniyoruz, size hediyemiz olsun' diyebileceği bir noktaya geldik” dedi.
ŞAHSİ DÜŞÜNCEM
(2016 yılının ardından 01.01.2017 tarihinde yayınladığım
şahsi düşüncelerime aşağıda tekrar yer veriyorum:)
1968 yılından beri gerçekleşen on üç
olimpiyatı nefes almadan izleyen, detaylarıyla takip eden ve sonunda bu konuda
600 sayfalık kitap yazan bir antrenör / sporcu / yönetici olarak oyunların geleceği
hakkında şöyle bir teorim var:
Beş kıtada, o kıtadaki tüm ülkelerin
orantılı olarak finansal katkısı, IOC’nin planlaması ve desteği ile tüm spor
branşlarını kapsayan birer Yaz ve Kış Olimpiyat Merkezleri kurulabilir. Bu
tesislerin kullanımı o kıtadaki tüm ülkelere açık olabilir. Bu tesislerde tüm
spor branşlarında olimpiyatlara yönelik üst düzey sporcuların yetiştirilmesi
için spor akademileri kurulabilir. Ülkeler o akademilere girebilecek kalitede
sporcular yetiştirmek üzere uzun vadeli planlarla çalışabilirler. Kıtalar,
kendi içlerinde hazırlık amaçlı Ara Olimpiyatlar düzenleyebilirler. Dört yılda
bir değişerek bir kıtadaki tesislerde olimpiyat düzenlenebilir. Beş kıta
tamamlanınca yani 20 yıl sonra aynı tesise tekrar sıra gelir. Böylece her dört
yılda bir, bir ülkenin büyük bir finansal yük altına girerek tüm spor branşları
için olimpik tesisler inşa etmesi zorunluluğu ortadan kalkar, tasarruf edilen
para daha geniş halk kitlelerinin spor yapması için harcanabilir.
Bu sistem oyunların naklen yayını için
dev firmaların akıl almaz paralar ödeyerek yıkıcı bir risk altına girmesini de
önleyebilir, çünkü her tesiste oturmuş, tecrübeli yayın ekipleri yetişecektir.
Hangi kıtada olimpiyat yapılacaksa o kıtanın yayıncıları işi paylaşabilirler.
IOC elindeki bütçe ile işin
planlanmasının ötesinde profesyonelce destek olmaya yönelebilir. Bu destek
sadece para olarak değil, aynı zamanda tesis, eğitmen, sektörel uzmanlar gibi
sporun çevresinde olması gereken tüm lojistiği ve tıp, mühendislik, turizm,
gastronomi gibi meslekleri de kapsamalıdır.
Sportif açıdan bakılırsa spora yeteri
kadar finansal destek yapamayan ülkeler için ideal bir çözüm ortaya
çıkmaktadır. Günümüzde spora en çok yatırım yapan ülke dahi tüm branşlara
yeteri kadar destek olamamakta, ancak mevcut sporcu potansiyeline bağlı olarak
belirli branşlara ilgi gösterebilmektedir.
Her kıtada tüm spor branşları için
kullanıma hazır tam teşekküllü tesislerin ve akademilerin olması sporu külliyen
daha ileriye götürecektir.
Celal Gürsoy
KOLBE EFSANESİDünyanın en başarılı Tek Çifte kürekçilerinden biri olarak hatırlanan 2 Ağustos 1953 Hamburg doğumlu Alman Peter-Michael Kolbe 8 Aralık 2023 Cuma günü Lübeck'te son yıllarını geçirdiği b...
EFSANE DÜMENCİ MARTIN SAUER 2020 Tokyo Olimpiyatı, Alman Sekiz Tek ekibinin kıdemli dümencisi Martin Sauer’in son yarışıydı. 39 yaşındaki Martin, 2009’dan bu yana 12 yıldır Alman Milli Takım Sekiz Tek...
Tokyo, 1964 yılında 18. Olimpiyat Oyunlarını düzenlemişti. Şehir, 56 yıl sonra 2020 yılında 32. Olimpiyat oyunlarını düzenlemeye hak kazandı. Aradan geçen 56 yılda en dikkati çekici değişiklik şüphesi...
10 Olimpiyatlık dizimizin onuncu videosu: 2016 Rio Olimpiyatı https://www.youtube.com/watch?v=IMXKTFxvG2Q...
10 Olimpiyatlık dizimizin dokuzuncu videosu: 2012 Londra Olimpiyatı 10 Olimpiyatlık dizimizin dokuzuncu videosu: 2012 Londra Olimpiyatıhttps://www.youtube.com/watch?v=pMOzq6vNQ-M&t=773s...
MARATON YARIŞI NEDEN 42.195 METREDİR? Birçok kaynakta Maraton Yarışının uzunluğu olan 42.195 metrenin antik Yunandan geldiği belirtilir. Bu tam olarak doğru bir bilgi değildir. Gerçekten de içeriği de...